Fotoğrafım
Bence tam söyleyecekken yuttuklarımızdır bizi mide fesatı yapan ..

19 Kasım 2010 Cuma

Kara Göründü



Nefes alıp vermek kadar kolay bahaneler bulmak. Asıl zor olan her tarafım imkansızlıklarla doluyken bulduğum bahaneleri unutmak,aldığım yenilgileri unutmak.
Kolay olan dururken hala zor olanın peşinden koşmak...


İstemediğim kadar olumsuzluk varken istediğim kadar hiçbir şey yok şu anda. Ama acınacak halde olsam bile kendime acımaya başlamadım henüz. Belki de sadece bunun için devam etmeliyim savaşmaya. Belki de sadece bu bile güçlü olduğumu düşündürtebilir bana.Sadece bana değil sana da. Hepimize. Direndiğimiz o kadar çok şey var ki aslında. Herkes ve her şey akıp giderken senin hala olduğun yerde kalabilmen bir mutluluk vermiyor mu sana ? Tamam, çok ilerleyemedin. İstediğin yerden çok daha uzaktasın belki. Ama düşmedin ötekiler gibi. Pes etmedin. Kendi bildiğin gibi gittin bütün yollardan. Belki de sadece bunun için devam etmelisin.

Evet sıkılıyorum veya sıkılıyorsun. Belki de yordu seni tüm haksızlıklar. Sen tırnaklarınla kazarken herkesin takma tırnakları var. Sen istediklerini hep almak zorundayken bazılarına altın tepsilerde sunuyorlar.Bazılarına cam kenarı düştü seni hep en rahatsız yerlerde oturttular.Herkesin dinlendikleri uzunken senin uzun yorgunlukların var.

Düşmemek için atlamak da yordu seni belki. Arkadan sürekli ittirenler de yordu. Düştüğün denizin dalgaları hırpaladı hatta.Bıktın da sürekli boğulacağını düşünmekten. Oysa bu dalgalar güçlendirdi seni farkında değil misin? Belki de uğruna acı çektiklerini daha değerli kıldı.Tam kıyıya ulaşmışken dalgalara teslim etme kendini.


Bak,kara göründü.



Mide Fesatı ..

9 Kasım 2010 Salı

On sekiz



Merhaba blog.

Baktım ki hiç böyle mutlu bir giriş yapmamışım yazılarıma. Ama enerjimi çekip alan bir sürü şey varken mutluluk dolu yazılar yazmak da hiç bana göre değil zaten. Biliyorsun hissettiklerimi yazıyorum sadece.

Bugün yeni bir başlangıca hazır olduğumu hissediyorum mesela. Geriye dönük kafamı kurcalayan,mutluluğumu elimden alan o lüzumsuz şeyleri yüksek raflardan birine koyup gözden uzağa kaldırıyorum. Başarabilirsem gerçekten mutlu olduğumda onları ortaya çıkarıp beni mutsuz eden herkese göstermek istiyorum. İşte sen bana bunu yaptın dercesine.

"Engeller sıradan insanlara sıra dışı olsunlar diye tanınan fırsatlardır.." değil mi? Yazan kimse eline sağlık. Hayatın önüme bu kadar çok engel çıkarmasını da belki buna yormak gerekir. Aslında en çok unutmak gerekir ama unuttuğum şeyleri günün birinde hatırlama ihtimali beni hep korkutur. Unuttuğun her şey bir şekilde hayatındadır ama düşünmediğin şeyler sen istemediğin için hayatına tutunamaz ve mutluluğunu ememez. İşte bu yüzden bende düşünmemeye karar verdim. Günü geldiğinde düşüneceğim tabi. Ama günü geldiğinde.

19. yaşıma böylesine fena bir ruh haliyle girmek istemiyorum çünkü. Bu günleri güzel hatırlamak adına kendime düşünmeyi yasaklıyorum artık. Herkes harıl harıl geleceği için bir şeyler yapmaya çalışırken,herkes imkansızlıklardan imkanlar yaratmaya çalışırken ben payıma düşmeyenleri beklemeyeğim artık.

19. yaşım çok daha farklı olacak. Her şeyden önce ben bir yaş daha büyümüş olacağım ve yaşadığım her şey bir beden küçük gelecek. Nefes alıp vermeye yaşamak demek istemiyorum artık. Anın içini doldurduğum kadar yaşacağım. Her şey yeni bir başlangıç için hazır. Ben de hazır olacağım.

Sen de hazır ol blog. Ben değişmesem de akıp giden zaman nasıl olsa değişecek. İnatla eskisi gibi olmaya gerek yok artık. Madem uğruna döktüğüm emekler yetmedi daha çok dökeceğim ben de. Başıma gelenleri unutmadan hazmederek yol alacağım artık.

Nasıl olsa istesem de iki kez yıkanamam bir nehirde. Her ıslandığımda ilk boğuluşumu hatırlayacak olsam da kulaçlarımı bir bir geçireceğim akıntıya. Nasıl olsa istesem de aynı dalga iki kez boğamayacak beni.
"Hayat devam ediyor." demiştiniz ya hep. Artık eskisi gibi devam etmeyecek. Başka dalgalarda boğulmaya gidiyorum ben.

Hiçbir acı ilk kez yasadığımda hissettiğim acıyla boy ölçüşemez nasılsa. Bir kez daha yaşamaya gidiyorum .

Şimdi sen bu güzel atilla ilhan şiirini oku. Bende yavaştan yola çıkayım.

kadehini kaldır on sekiz bir daha kaldır
yıkılsın bu temmuz bırak ayaklarına
kafesinden çıkar yürek diye taşıdığını
köprülerini at gemilerini batır
ellerini ellerimin üstüne koy on sekiz
sen de bir ıslık uydur devrik ıslığıma
ömrümüzü bir suç gibi ayarlamadık mı
ağır bir hüküm giyer gibi öleceğiz



Kendine iyi bak.







Mide Fesatı ..

6 Kasım 2010 Cumartesi

Hiçbir Şey


Sana yazacak hiçbir şeyim yok blog. Çok üzgünüm. Buraya bir şeyler yazmak için her oturuşumda yazacak bir şey bulamamanın ezikliğiyle kalkıyorum. Hani yapman gereken bir sürü şey olur ama nereden başlayacağına karar veremediğinden hiçbir şey yapmazsın ya,işte ondan benim durumum. Yazacak çok şey var ve anlatacak çok hikaye var ama sonuç sıfır. Nereden başlayacağımı bilemiyorum.

En güzeli hiç başlamamak sanki.Keşke hiç başlamasaydım bende. Hazır gidebilme imkanım varken çekip gidebilseydim. Dükkanı kapatıp tası tarağı toplayıp tek gidişlik bir bilet alıp uzaklaşabilseydim imkansızlıklarımdan. Ama olmuyor işte. Bir şekilde yüklendiğin sorumluluklar kambur oluyor sırtına. Nefes alamasan da artık nereye gidersen git yanında taşıyorsun. Bir türlü yutkunamadığın bir şey oluyor zamanla gerçekleştiremediğin hayaller. Ne kadar yutmaya çalışsan o kadar boğuluyorsun,ne kadar debelensen o kadar batıyorsun.

Sussan her şey güzel aslında. Yada bir daha hiç görmesen,unutsan mesela. Her şey güzel. Ama her sabah karşında duruyor bir kırığı hayallerinin. Gideceğin yol bile o kırıkların üzerinden geçiyor.

Anlatamıyorsun ki kimseye. Mutlu olmaman için bir sebep yok diyorlar. Mutlu olmak bir zorunluluk değil oysa ki. Mutlu olması gerektiği için mutlu olamıyor insan. Bardağın dolu tarafını gösteriyorlar hep sana. Oysa yarısı boşken o bardak dolu değil ki!

Pollyanna kadar aptal olmalı sanki herkes. Pollyanna saçmalıyor diye herkes saçmalamalı. Minnettar olmalıymışım,şükretmeliymişim halime. Ben ister miyim küçük dertlerle mutsuz olmayı ? Cemal süreya'nın da dediği gibi küçük şeyler belki ama günün bu saatinde anıt gibi duruyorlarsa önümde sorun bende mi olmalı? Bir türlü memnun olamıyormuşum. Öyle diyorlar. Sadece ölenlerin ardından mı ağlamalı bir insan ? Asla sahip olamayacağını bildiğin bir hayat da senin ölümün olamaz mı?

Karamsarmışım. Evet çok karamsarım. Zevk almasını bilmiyormuşum hayattan. Kovalamacada hep ebe olan sensen nasıl zevk alabilirsin ki oyundan ? Ben mi yanılıyorum ? Çok mu haksızım ?

Hayal kırıklıkları da saç kırıkları gibi olsaydı keşke. Köşedeki kuaföre gidip aldırsaydım hepsini. Her makas darbesinde hafiflerdim,rahatlardım. Hiç değilse bir çözümü olurdu belki yutkunamadığım şeyin. Ben ki iflah olmaz bir mide fesatıyım. Bunu yutamadım işte. Anlayın.

Bakışlarınız da bile parçalanan hayallerimi görüyorum belki. Ya bana acıyorsanız?
Günün bu saatinde anıt gibi duruyorlar işte karşımda yanıldıklarım ve yanılttıklarım .

Tabi bir de yaptıklarım ve yapamadıklarım var. Ve aslında görürünürde olan sadece onlar. Kimse satır aralarını okumuyor çünkü. Sadece yaptıkların ve yapamadıklarını soruyorlar. Sadece onları okuyup onlarla yargılıyorlar seni.Evet sadece yaptıkların ve yapamadıkların var. Ne sen varsın aslında ne de doymadan kalktığın sofralar.





Mide Fesatı ..