Fotoğrafım
Bence tam söyleyecekken yuttuklarımızdır bizi mide fesatı yapan ..

29 Ekim 2010 Cuma

Üç Elma

Tabi ki her zamanki gibi saçmalamaya geldim blog. Hazırlıklı ol :)







Bir gün birisi bana yalanlarla yaşamanın,kandırılmanın her zaman daha güzel olduğunu söylemişti. Bu yüzden hepimiz çocukluğumuzu özlüyormuşuz. Öyle demişti bana. Birisi ..

Haklı olacağına hiç inanmazdım ama haklıymış. Sadece ben öyleyim sanıyordum ama o birisi de yaşamış bütün bunları. O birisi de merak ediyormuş kendi masalını.

Öyle değil mi gerçekten de ? Hepimiz ne zaman ve nerde bırakırsak bırakalım camdan ayakkabımızı hep bir prensin geri getireceğini düşünüyoruz. Hepimiz bir gün bir şekilde bir masalı yaşayacağımıza inanıyoruz. İnanmaya zorluyoruz kendimizi.
Ne kadar gerçekçi olmaya çalışsak da ...

Peki ya her şey daha farklı olsaydı? Masallar daha farklı olsaydı mesela. Yine inanmaya zorlar mıydık kendimizi?

Mesela kül kedisiyle aynı ayakkabıyı giyen bir sürü genç kız olsaydı o baloda.
Mesela pamuk prensesin canı elma yemek istemeseydi o gün.
Mesela rapunzel uzun saçtan sıkılıp kestirseydi saçlarını.
Yada uyuyan güzel prensini beklemekten sıkılıp uyansaydı aynı güzellikte olur muydu uyuyan güzel masalı?
Büyük ihtimalle olmazdı.

Büyük ihtimalle anneler çocuklarına masal anlatmak yerine gerçek hayatı anlatsalardı biz de mutlu sonlar beklemezdik hayattan. Sonunda da bu kadar yorulmazdık.

Keşke masallar olmasaydı demiyorum. İyi ki masallar var. Bir tek masallarda var çünkü beyaz atlı prensler,mutlu sonlar ve mucizeler.

Ama keşke anlatmasaydılar bize masalları. Hep saklasalardı. Keşke onları dinleyerek büyümeseydik. Belki o zaman daha çok severdik hayatlarımızı,daha çok benimserdik. Hatta bence daha çok isterdik yaşamayı. Daha gerçekçi bakabilirdik yaşadıklarımıza. Daha az hayal kurardık ve daha az üzülürdük sonunda.

Bunları söylediğimde o birisi bana şöyle dedi :

"Hiç o şekilde düşünmedim ben. Çünkü hep kahraman olacağıma inandım. Masalımı merak ettim herkes gibi."

Sence söylemeli miydim ona hiçbir zaman kahraman olamayacağını? "Boşver." dedim içimden.

Zaten o dememiş miydi "Yalanlarla yaşamak her zaman daha güzeldir." diye. Boşverdim. Ve bıraktım yaşasın yalanını.Zaten beyaz atlı prensler,mutlu sonlar ve mucizeler de yalan değil mi?

Sonra ayrıldık birbirimizden. O yoluna yalanlarıyla,inandığı masallarıyla devam etti. Sahte mutluluklar yaşadı, mucizeler bekledi.

O birisi kimdi biliyor musun? Bendim. Kendi kendime konuştum bunları ve inandığım masallarla, hayalci tarafımı yolcu ettim. Saat on iki olmadan bozdum büyüyü. Bitirdim masalını. Yolcu ettim gerçeğe uymayan tarafımı.

Demiştim ya haklı olmayacağına inanmazdım ama haklıymış. Sadece ben öyleyim sanıyordum ama o diğeri de yaşamış bütün bunları. O diğeri de merak ediyormuş kendi masalını.

Daha dün yüzleştim yolcu eden tarafla. Ve anladım ki ne kadar ben gerçekçi tarafım derse desin inanıyor o da masallara.

"Gökten üç elma düşse üçünü de yerdim" dedi mesela.

"Benim de bir masalım olsun diye,
ben de bir masalın Pamuk Prensesi olabileyim diye üçünü de yerdim."




Mide Fesatı ..

23 Ekim 2010 Cumartesi

Hissetmediklerim






Sana uzun zamandır saçmalayamadım farkındayım. Bilgisayarım bozuktu ve dershane başladığından yoğundum falan... Aslında şu aralar durumum biraz da karışık. Duygu dünyama dönemeyecek kadar çok şey yaşıyorum. Zaten artık duygu dünyamın da peşini bırakmış durumdayım. O kadar çok şey oluyor ve ben o kadar çok şeye yetişemiyorum ki... Bilmiyorum hiç kendi hayatına geç kaldığını hissettin mi ? İşte şu aralar hissettiğim tek şey bu. Biliyorum ilginç geliyor ama sanki kendi hayatıma geç kalıyorum. Hep bir şeyler kaçırıyormuşum gibi geliyor. Hani çok sevdiğin dizinin haftaya yayınlacak bölümünü çok beklersin de o gün bir işin çıkar kaçırırsın ya işte öyle bir şey benim ki. Hayır kumanda benim elimde olsa belki başka bir dizi izlerim. Ama elimde değil ki.

Sahi kumanda kimde ? Bak onu bile bilmiyorum. Öyle hiçbir şey bilmeden kaçırdığım dizinin yeni bölümlerini anlamadan, anlamlandıramadan izliyorum.

Aslında buraya yaşadığım yoğunluğu da yazmak isterdim.Sende kendini bir şeyleri kaçırmış gibi hissetme diye ama biliyorsun bu bir günlük değil. Ben buraya ne hissedersem onu yazıyorum sadece.
Hissedecek pek bir şey kalmadığı zaman da hissetmediklerimi yazayım dedim.Bu yazıda sana bir değişiklik yapıp hissetmediklerimi yazacağım blog.Evet,evet yapacağım bunu.

Mesela artık ne hissetmiyorum biliyor musun?
Özgür olmam gerektiğini hissetmiyorum. Böyle istediklerimi hapsetmeye o kadar alıştım ki bu bir tutsaklık gibi gelmiyor bana.
Sonra hayallerimi de hissetmiyorum blog. Niye böyle oldu anlamadım. El yordamıyla arıyorum içimde bir yerleri ama bir türlü bulamıyorum onları. Sanki bir yere kaldırmışım da unutmuşum gibi geliyor.Yazlıkların arasında kaldı belki de. Kİm bilir .
Haaa bir de artık hiçbir vedada acı hissetmiyorum. Gidene "Elveda." demek o kadar olağan geliyor ki artık. Sonsuza kadar birilerine hep "Elveda." diyen taraf olsam bile canım hiç yanmaz sanki.

Yanar mı sence?
Bilmiyorum. Aslında hissetmediklerimden sonra bilmediklerimi de yazabilirdim ama sana bu kötülüğü yapmayacağım :)

Yeterince kafanı şişirdim zaten. İyi ki varsın. Hissetmediklerim ve bilmediklerim de iyi ki var aslında.Bazen ne bildiğini ne hissetiğini karıştırabiliyor insan.

Kaçırdığım şeyleri yakaladığım zaman ve hissetmediklerimi tekrar hissedebilidiğim zaman tekrar yazarım sana.

Çok saçmaladım zaten.

Kendine iyi bak.





Mide Fesatı ..

10 Ekim 2010 Pazar

Yeter ki ...



Siz bunu dinlerken bende biraz saçmalayayım :))




Yeter ki İstanbul'a atayım kapağı ...
Yeter ki düşmanlarımın yüzü gülmesin ...
Yeter ki annem mutlu olsun ...
Yeter ki babam kızmasın ...
Yeter ki hayallerim gerçekleşsin ...

Yeter ki diye diye ne kadar şeyi feda ettiğimi düşündüm dün gece. Yeter ki dediğim o kadar çok şey var ki ... Ve uğruna çoğu şeyi feda etmeye de hazırım. Ama bazen durup düşünüyorsun ve diyorsun ki "Gerçekten değecek mi?" Gençliğin en güzel yıllarını hindi gibi düşünerek geçirmeye değecek mi? Bütün herkes boşvermişken bu kadar sıkıca sarılmaya değecek mi? Üzülmeme,yıpranmama değecek mi?

İşte o an sadece yapmak istediklerinden değil hayatından da şüphe ettiğin bir an bence. Şüpheler bile güzel geliyor umutsuzlukların yanında belki ama o şüpheler öyle bir anda umutsuzluklara bağlanıyor ki şaşırıyorsun.Şaşırıyorsun çünkü cevabını aradığın şeyin sonu artık bir cevap aramamak oluyor. Ve bir bakıyorsun sözün bittiği yere gelmişsin.

Sözün bittiği yer ...

Oysa bilmelisin ki hayat bir şarkı gibidir. Sözün bittiği yerde müzik başlar. Ve sen dans edersin şüphelerinle,umutsuzluklarınla ve gereksiz fedakarlıklarınla. Onları da sevmeye başla. Alış onlara. "Değecek mi?" diye düşünmenin zamanı değil şimdi. Müziğe ayak uydurmanın zamanı. Sen ayak uydurmazsan bile birileri uyduracak nasılsa. Müzik yalnız değil, sen yalnızsın.

Yeter ki müziğe uyum sağla. Yeter ki dansın dışında kalma.

Dans etmek de güzel aslında. Müzik de güzel. Yeter ki dediğin her şey de bir o kadar güzel.

Değecek,hissediyorum.


Yeter ki pistte kal ..





Mide Fesatı ...

4 Ekim 2010 Pazartesi

Hayatın Matematiği


Dört gün önceydi sanırım. Çok sevdiğim bir dostumu bütün sene beraber hayallerini kurduğumuz o ışıklı şehre gönderdim. Işıklı şehre… İstanbul’a. Bütün hayallerimin içinde döndüğü benimse dışında bile dönemediğim o ışıklı şehre. Günlerin bir nehir gibi aktığı ayrılık acısının kalbi bir ateş gibi yaktığı şehre… Bütün sene kurduğumuz hayalleri tek başına yaşaması için gönderdim. Başta basit bir veda gibi geldi. Ayrılırken ve o omzumda ağlarken. “Nasılsa yine geleceksin.”dedim. İster saflık deyin ister çocukluk… Bir gün tekrar o hayalleri aynı heyecanla yaşayabileceğimizi düşündüm. Ama tabi ki olmazdı. Olamazdı.

Şimdi daha iyi anlıyorum giderken neden ağladığını. Şimdi daha iyi anlıyorum… Vedalar aslında gidenin kaldığı kalanınsa eksildiği bir çıkarma işlemi sadece. Çıkarma, ayrılma, bölünme ve parçalanma… Hayatın matematiğinin bütün bunlardan ibaret olduğunu daha iyi anlıyorum şimdi. Belli değil miydi zaten? İkiden bir çıkarsan bir kalır aslında. Açık ve net! Ama hayatın matematiğinde öyle olmuyormuş, gördüm. İkiden bir çıktı ve geriye hiçbir şey kalmadı.



Mide Fesatı ..