Fotoğrafım
Bence tam söyleyecekken yuttuklarımızdır bizi mide fesatı yapan ..

27 Ekim 2011 Perşembe

Buralardayım



Hala acemiyim.Burdan dinleyelim.

Nelerde bu kız ya dedin değil mi? Nelerde, ne yer ne içer,kimlerle konuşur,nelere surat asar ve nelere kırılır kalbi? Kim bilir kimlere neden kapanır kapıları?

Çok düşünmüşsün beni blog.Ama gereksiz.Hayallerimin yanından bile geçmeyen bir yerde denizi asla göremeyecek bir yurt odasındayım. Geri dönüş yolları kapalı. Son nefesimi verene kadar çırpınmaya devam ediyorum.Hayallerimin büyüklüğü altında mı ezildim kaldım yada o lanet egomun tavan yapması sonucunda mı yıkıldı o tavan başıma bilemiyorum. Buralarda bir yerdeyim işte. Kör,topal,sağır,dilsiz olsan da yaşıyorsun. Kalbi kırık yada üzgün olsan da yaşıyorsun. İçine atsan da doluyorsun her gün bir kenara koyup biriktirsen de yaşıyorsun. Ben de öyleyim işte. Ama buradayım,yaşıyorum.

Kimsenin çok da önemsemediği bu saçma dünyama değişik birkaç bir şey katma çabasındayım son zamanlarda. İzmir beni boğuyor. Tınaztepe rezil. Bilmiyorum bir hayat daha kötü nasıl olabilir? Bilemiyorum nasıl bir koşuşturmaca bu kadar yorabilir insanı? Bilemiyorum.

Neşeli bir yanım var ki sağolsun benden öte benden ziyade tutmuş diyor ki "Amaaan boşver fesat,başka bir şehirdesin artık. Yeniden,yine,tekrar başla.Bir sürü değişik yer gez,başka insanlar tanı hatta birine aşık ol,sayısız kitaplar oku,fotoğraf çek,film izle,git denize yakın bir yere çay iç, kendini dinle."

Haklı aslında o da kendince.Hayatım kendime acımaktan farklı yürüsün istiyor. Ben burda oturmuş kendime acırken acılarım her yanıma batarken başkaları mutluluk sarhoşu belki.Başkaları dağıttı,umursamayı çoktan bıraktı artık çok mutlulardır belki.

Geriye dönüp sayfaları karıştırmaktan yenilerini yazamadım ben blog. Hayatın ne çok kazığını yediysem artık mide fesatı oldum.Hala başa sarıp sarıp yediğim kazıklara bakıyorum. Doyamadım mı ne?

Tek faaliyetim bira fm'de biraları devirmek,kendime şarkılar tutmak ve bunlara farklı anlamlar bulmak. Başka da bir hareketim yok. Yalnızım,sıkıldım. Bazen diyorum ki hayal etmek hepsinden güzelmiş. Hayatta iki trajedi vardır. Biri hayalinin gerçekleşmesi diğeri de gerçekleşmemesi. Söz bunun gibi bir şeydi. Hatırlamıyorum. Ne kadar hatırlamasam da yürekten katılıyorum.Evimi özledim,hep hayaller kurduğum o penceremi özledim. Hafiften esen rüzgarımı,batarken güneşin denizdeki yansımalarını,annemin evi doldurduğu yemek kokusunu özledim.

Burda her şey yapmacıklık kokuyor çünkü. Hep bir savaş bir yenilgi diye gidiyor çünkü. Cephaneme silah yetiştiremiyorum hatta artık. Aslında böyle bir isteğim de kalmadı son zamanlarda.

Haa hala soruyorsan nerdesin diye,burdayım. Yaşıyorum.
Kimlere nelere surat asıyorum ve nelere kırılıyor kalbim,kim bilir kimlere neden kapanıyor kapılarım bende bilmiyorum.

Ama soruyorsan eğer neredesin diye.
Buralardayım hala.
Dua et de çok sürmesin.



Mide Fesatı ..

11 Ağustos 2011 Perşembe

Hayallerini Yak Evi Isıt





Sevgim seni yurduna getirdi:
tuzak ev,dilsiz baba,yenik anne...
İşte hepsi bu...
Hayallerini yak,evi ısıt.
Gideceğin en büyük oda arka odan.
İçerden sesleri geliyor annenle babanın,
yanlış ilişkiler ayaklarını yerden kesiyor.
Artık biliyorsun çarpınca duvara ne kadar
acıyacağını kalbinin.
Sevgim seni yurduna getirdi...

Arkadaşların çok uzaklara gitti.
Sevmeden seviştiler özgürlük adına
Kaptırmadan kendilerini hiçbir şeye,
bütün hazları tattılar.
Sense evinde kaldın,
acıları gömme töreninde.
Katı kuralların vardı,
tutucuydun onlara göre.

Döndüler sonra birer birer
sana sordular yine de kaderlerini.
neydi yaşamak, neydi hayatın anlamı...

Bütün yanlış ilişkiler seni yurduna getirdi.
Artık biliyorsun yere düşünce ne kadar
acıyacağını kalbinin.
Sevgim seni yurduna getirdi.

CEZMİ ERSÖZ

10 Ağustos 2011 Çarşamba

Ne kadar istesem de






Ne kadar istesem de bugün eşyalarımı boşalttığım odam terk edilmiş gibi olmadı. Ne kadar istesem de içinden hayallerimi de alıp gittiğim hayat terk edilmiş gibi olmadı. Ne kadar istesem de ve ne kadar emek versem de boş bomboş bir sayfa bıraktım ardımda.Doldurmak bana kısmet olmadı.

Şimdi yeni bir sayfa açacak yüzüm yok.Umutlarımı hala terk edip gittiğim odamda bıraktım.Bir daha asla dönmeyeceğimi biliyorum oysa.

Hayatta hiçbir şeyden emin olmadım blog.Hep kararsız kaldım,arada kaldım. Hiç giden de olmadım blog. Hep birilerinin ardından el sallayandım.Geride kalıp ağlamak çok koyardı. Giden her zaman mutlu oluyor sanırdım.Bir gün gitmek isterdim hatta.Tek gidişlik bir biletim olsun yeter derdim.Peki nereye?

Şu hayatta ardından el salayacak kimsen olmadıktan sonra nereye?
Kimseye yalnız olduğunu hissettirmemek için elimden geleni yapıyorum blog.Herkese bol keseden umut dağıtıyorum.Mutlu olsun herkes.Birisi de benim için aynısını yapsın istiyorum blog. Birisi de elimi arkaya uzattığımda elimi tutsun.

Çok yalnızım blog.
Ve ne kadar istemesem de giderken yanımda yalnızlığım da getiriyorum.
Çok yalnızım gece yarısı blogu.Bir düştün mü annen bile çekiliyor uçurumundan.
Bir düştün mü ne kadar uçtuğuna,hangi fırtınaları arına aldığına bakmıyor kimse.
Bir düştün mü yerdesin,hayallerinin gemileri alabora..

En acısı da her zaman sana umut veren o iç sesin seninle birlikte ağlamaya başlıyor.
Ve işte sıkıntı o zaman başlıyor.Dışardan bakanlara mutlu görünme kaygısı...

Ve ne kadar istesem de görünemiyorum.
Gemim su alıyor.


Mide Fesatı ..

29 Haziran 2011 Çarşamba

Unutmak en güzel terapi





Bütün sene peşinden koştuğum hayaller beni son durağa kadar getirmediği gibi herhangi bir durakta da indirmedi.Yola çıktığım yerde gittikçe gitti ondan sonra da kafasına göre müsait bir yerde bıraktı beni.Hem de bana göre hiç müsait olmayan bir yerde.Sonuç olarak kalan yolu yaya yürümek zorunda kaldım.Her zaman olduğu gibi akılsız başın cezasını ayaklar çekti.

Gerçekte yol yürüdükçe biten bir şeydir.Ama

"Kendi yolunu bulamayan,
bütün yolları boşuna yürür."

İşte böyle blog.Kendi yolumu bulamadığım için bütün yürüdüğüm yollar boşunaymış.Uğruna verdiğim savaş da boşunaymış.Tabi gittiğim yolda güzel duraklar gördüm,iyi kalpler tanıdım ama pişmanlık diye bir şey ortada kocaman dururken ne iyi yapmışım da diyemiyorum.

Hayat bir masaldır demiştim.Bak.

"Az gittim uz gittim. Bir de arkama baktım ki bir arpa boyu yol gitmişim."

Gerçekten de masaldır.Mucize gibidir işte.Şaka gibidir.

Ama unutmak en güzel terapiymiş biliyor musun blog? Unuttukça ufalanır sanıyorsun insan ama öyle değil.Unuttukça çoğalıyorsun. Yediğin kazıkları unutmak,boşuna gittiğin yolları unutmak. Yeniden yeni baştan başlamak. Her seferinde yeni baştan başlamak.

Evet,evet.En doğrusu bu.Unutmak en güzel terapi.Nasıl olsa ne kadar ağlasan da kaybettiğin şeyi hiçbir zaman geri getiremiyorsun. Nasıl eninde sonunda bir gün unutuyorsun.

Şimdi unutmakla yarın unutmak arasında bir fark yok. Unutalım kurtulalım.








Mİde Fesatı ..

19 Ocak 2011 Çarşamba

Olmayınca Olmuyor




Bugün yine sana dökülmeye geldim blog. İçimi döküp nefretimi kusup fesat midemi boşaltıp kendime geri dönmeyi düşünüyorum her zamanki gibi. Bunun için gelip gidiyor parmaklarım klavyeye. Geçen hafta,ondan önceki hafta da çok gelip gitti ama nedense bir türlü hissettiklerimi aklımda toplanıp parmaklarımın ucuna gelmedi. Yanıp sönen şu imleç gibi bir parladı bir söndü fikirlerim,hislerim. Melankolik halde buldum bazen kendimi.İşte o zaman da kustuklarım içine dert olsun istemedim.Kendi pisliğimi kendim temizlemeliydim. Öyle de yaptım.

Aradan yeni yıl geçti bir de. Her zaman ki gibi yeni kararlar falan alındı. Her zamanki gibi bazı şeylerin değişeceğine gerektiğinden fazla inanıldı. Ve daha bir ay bile çıkmadan değişmediği açıkça görüldü vs. Zaten bu yeni yıl yeni kararlar olayını çok abartıyoruz bence. 2010'un peşine taktığımız bütün hayaller gerçekleşti de sanki 2011'in peşine umutlar takıyoruz.2010'un gidişini kutlayıp 2011'i daha ilk saatlerinden haddinden fazla sevip benimsiyoruz. Oysa geçip gidenin yeni gelenden ne farkı var ki? Her seferinde "Bu yıl benim yılım olacak." diyorsun. Burçların yıllık yorumlarını falan okuyorsun. Yeni yıla nasıl girersen öyle geçermiş saçmalığının peşine düşüp inatla kendi kendini mutlu olduğuna inandırıyorsun. Ama zorlama olmuyor tabi. Ismarlama değil hiçbir şey hayatta.

Kader diye bir şey var bir de. Olmayınca olmuyor deyip bırakmak lazım aslında. Olmayınca olmuyor çünkü gerçekten. En çok istediğini alamıyorsun hayattan. Bazen savaşsan da alamıyorsun. Bakıyorsun ki senin verdiğin emeğin onda birini bile vermemiş insanlar gökdelenlerde oturup gülüyorlar haline. Sense bir arpa boyu yol alamamışsın. Başarı desen olmuyor,şans desen içine sinmiyor. Kader diyorsun sen de. Benim için önceden yazılmış bir hayat var. Bende bunu yaşıyorum diyorsun. Deyip avunuyorsun. Avunuyorsun da ne oluyor? Geçiyor sanki.

Bazı insanların da kaderinde kendi filminde figüran olmak var. Roller dağıtılırken adil davranmamışlar. Senaryoyu da başkaları yazmış. Değiştiremiyorsun. Oynamak düşüyor sana sadece. Rol yapmak. Mutluymuşsun gibi. Kimse kırılmasın diye. Kimsenin derdine dert olmamak için. Görevini doğru yapamamış çok insan varken hayatta faturayı sana kesiyorlar. Sende itiraz etmekten, hep haksızlık edilen taraf olmaktan, hakkını arayan taraf olmaktan sıkıldın. Sadece huzur istiyorsun. Sessizce rolünü oynuyorsun.

"İnsan kaderini değiştirebilir mi?" sorusunun tek başına cevabısın. "Senin için önceden yazılmış bir hayat varsa başka bir hayat yaşabilir misin?" diye düşünüyorsun hep. Belki de bu uğraş bu yüzden bir sonuç vermiyor. Belki de yaşadıkların bu yüzden sana bir türlü geri dönemiyor. Belki "ilahi adalet" bölümünde çok sıra var. Herkesin yüzünü güldüren şeyin bir türlü sana yaramasının sebebi bu belki de. Herkese sana sıra geliyor. Bir türlü sana sıra gelmiyor.

Bütün o hevesler kursağında bütün o beklediklerin yollarda dağınık.. Herkes toparlanmış o yüzden. Bir sen toparlanamamışsın.
"Kader." diyeceksin yavaşça. İnadın kırılacak. Onaramamaktan korkup koltuğunun altına alacaksın. "Kader bu. Olmayınca olmuyor."

Ama olmazsa da olmuyor.








Mide Fesatı ..